KADIN HAKLARI KOMİSYONUMUZDAN BASIN AÇIKLAMASI
Tarih: 25.11.2016| Okunma Sayısı: 1878

 
 

     

KAYSERİ BAROSU

25 KASIM KADINLARA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI    MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ

BASIN AÇIKLAMASI

 

                        25 Kasım insanlık tarihinde kadına yönelik vahşice bir şiddetin yıldönümüdür. Bu tarih aynı zamanda savaşa ve yoksulluğa karşı bir başkaldırının öyküsüdür. Mirabel kardeşlerin öyküsü… Latin Amerika’da Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele yürüten Mirabel kardeşler (Patria, Minerva ve Maria) diktatörün askerleri tarafından tecavüz edildikten sonra vahşice katledildiler. Mirabel kardeşler özgürlük mücadelesinde kelebekler olarak anılmaya başladılar. Ve özgürlük kelebekleri, insanlığın haklı kavgasında birer simge haline geldiler. Mirabel kardeşlerin katledildiği 25 Kasım tarihi ise “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak, tüm dünyada ve ülkemizde kadına yönelik şiddetin kınandığı bir gün, yani mücadele günü haline geldi.

 

                        Anayasamız yaşama hakkı ve vücut bütünlüğünün korunmasını güvence altına almıştır. Bu nedenle kadına yönelik şiddet anayasal bir hakkın ve insan haklarının ihlalidir. BM Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesinde ve Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesinde kadına yönelik şiddet ‘kamusal veya özel yaşamda, kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı, ıstırap veren ya da verebilecek olan, cinsiyete dayanan bir eylem, tehdit, zorlama, keyfi olarak özgürlükten, ekonomik gereksinimlerde yoksun bırakma ‘ şeklinde tanımlanmıştır. İstanbul Sözleşmesi’nin önsözünde ise, kadınlara yönelik şiddetin, erkekler ve kadınlar arasında ki eşitlikçi olmayan güç ilişkilerinin dışa vurumu olduğu, kadınlara karşı ayrımcılık yapılmasına yol açtığı ve kadınların ilerlemelerinin önünde engel olduğu, bu nedenle şiddeti önlemenin bir devlet politikası olması gerektiği vurgulanmıştır.


                        Bugün dünyada ve ülkemizde egemen güçlerin kadınlara yönelik uyguladıkları şiddet politikaları artmaya devam ediyor. Bu da bizlere 25 Kasım’ın önemini ve anlamının derinleşmesinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Her yıl geleneksel olarak yapılan istatistiksel açıklamalar, kadına yönelik ekonomik, fiziksel, psikolojik, cinsel gibi şiddet türlerinin rakamlarında artış olduğunu ortaya koyuyor.

 

                        Türkiye, “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni imzalayan ülkeler arasındadır. Sözleşme, 29 Kasım 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Devamında Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 Sayılı Kanun, TBMM tarafından 8 Mart 2012 tarihinde kabul edilmiştir. Bu yasada şiddetin tanımları yapıldı, yasadan yararlanacaklar açısından kapsamı genişletildi, yasa kapsamında mülki amir ve kolluğa yetki verildi. Yeni yasada şiddeti ihbar etme bir hak olarak yer aldı. Teknik takip olanağı ve zorlama hapsi gibi yeni müesseseler de getirildi. En önemlisi, çoğu zaman kadını şiddete boyun eğdiren ekonomik güçsüzlüğe karşı, panzehir olarak, nafaka takdirinin yanında nakdi yardım olanağı da tanındı. Ancak, tüm bu olumlu adımlara karşın, kadına yönelik şiddeti asayiş sorunu olarak ele alan yaklaşım ve uygulama sorunları yüzünden, kadına yönelik şiddet artarak devam etmektedir.

 

                        Hangi yasayı getirir isek getirelim ailede ve toplumda bu yetiştirilme sorunları aşılmadan, temel eğitimde, hatta anasınıfında bu yönde eğitim metotlarıyla dersler verilmeden, toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan, yasaların bir anlamı kalmamakta, her gün çığ gibi büyüyen kadına yönelik salt şiddet, öldürme fiillerinin önüne geçilememektedir.

 

     

                        Bu bağlamda, Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonunca  da belirttiği üzere;

 

-          İç hukukumuzun uluslararası sözleşmelere uygun hale getirilmesi için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.

 

-    Kadın için pozitif ayrımcılık ile ilgili kamusal alanda gerekli yasal düzenlemeler hızla hayata geçirilmelidir.

 

-   Şiddet gören kadınlar kolluk kuvvetlerine başvurduğunda acilen kendilerine koruma sağlanmalıdır.

 

-    Kadın sığınma evlerinin nitelik ve niceliklerinin iyileştirilmesi ve sayılarının arttırılması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.

 

-   İstihdam edilen kadın sayısının her geçen gün azaldığı ve şiddetin iş yerlerinde kendini mobing olarak gösterdiği ülkemizde, kadınların istihdama katılımını sağlanmalı ve mobinge karşı koyacak düzenlemeler yapılmalıdır.

 

-          Ülkemizde okuryazar olmayan kitlenin % 84’ünün kadın olduğu düşünüldüğünde kadınların eğitim olanaklarından daha fazla yararlandırılması sağlanmalıdır.

 

 

-    Kolluk, idari ve adli görevlilerin periyodik ve sürekli eğitimleri sağlanmalıdır (kadına yönelik şiddetle mücadelede). Her birinin uygulayıcı birim olması nedeni ile bu bir zorunluluktur.

 

-       Türk Ceza Yasamızda mevcut olan ve hakim takdirine bırakılan; “haksız tahrik indirimi” ve “iyi hal indirimi” ne dair maddelerin, şiddet mağduru kadınlarda, özellikle de tecavüz ve taciz mağduru kadın dosyalarında maddelerin gerekçelerine, amacına, kapsamına ve mehaz kanunlardaki uygulama şekilleri ile uluslararası sözleşmeler hükümlerinin de dikkate alınarak toplumsal cinsiyet bakış açısından kurtulmuş olarak hukuka uygun bir şekilde uygulanmasına özen gösterilmelidir.

 

Güçlü ve sağlam bir toplum için kadına şiddete HAYIR.

 

 

                                                                       Kadın Hakları Komisyonu Başkanı

                                                                           Av. Ezgi YILDIRIM ÇÖLKUŞU

 

 

 

                       

 

 

 

 
 

 

                  

  
 
 

ETKİNLİK TAKVİMİ

Calendar
Title and navigation
Title and navigation
<<<Nisan 2024><<
Nisan 2024
 PSÇPCCP
1325262728293031
141234567
15891011121314
1615161718192021
1722232425262728
18293012345

24.04.2024
AV. ALİ KÖSE
BARO BAŞKANI

BARO LEVHASI


© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.