2018-2019 ADLİ YILI AÇILIŞ KONUŞMASI

2018-2019 ADLİ YILI AÇILIŞ KONUŞMASI ;

Sayın Valim, Sayın Bakanım, Sayın Komutanlarım, Sayın Büyükşehir Belediye Başkanım, Sayın Başsavcım, Sayın Adalet Komisyon Başkanım, Sayın Mahkeme Başkanlarım, Sayın Rektörlerim, Sayın Kaymakamlarım ve Belediye Başkanlarım, protokolün tüm değerli temsilcileri, değerli Avukat, Hakim ve Cumhuriyet Savcısı meslektaşlarım, siyasi partilerimiz ve sivil toplum örgütlerinin değerli temsilcileri, değerli adliye çalışanları ve değerli basın mensupları, 2018-2019 adli yıl açılışımıza hoş geldiniz.

Öncelikle, 30 Ağustos Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetler Günü vesilesiyle, başta devletimizin kurucusu Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, tüm şehitlerimizi ve hukuk şehitlerimizi, saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.

Adli yıl açılış törenimizi, geçen sene olduğu gibi bu sene de, yargının tüm kurucu unsurlarıyla ve devletimizin diğer erk ve bürokrasinin temsilcileriyle birlikte kutlamaktan dolayı memnuniyetimizi ifade etmek isterim.

2018-2019 Adli yılı, resmen 01.09.2018 günü başlamış olup, bugün ise fiilen başlamıştır. Yeni adli yılın, ülkemizde hukuki güvenliğe, hızlı, adil, bağımsız ve tarafsız bir yargıya ve güçlü bir savunmaya vesile olmasını temenni ediyoruz. Bu temenninin gerçekleşmesi için, toplumdaki her kesimin emek, çaba, özveri ve inancına ihtiyacımız bulunmaktadır. Siyasî irade ve devlet yöneticilerinin, Yargı erkinin eşitler arasında birinci erk olduğuna, Kuvvetler Ayrılığı, Hukukun Üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkelerine, adalet, liyakat, Savunma ve eşitlik kavramlarına ve evrensel yargı kurallarına inanmaları ve saygı göstermeleri şarttır. Bu uğurda, Hakim ve Savcılarımızın teminat ve güvenceleri tam olarak sağlanmalı, Savunma hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalı, kanunlar yapılırken yargı organlarının görüş ve önerileri öncelikle dikkate alınmalı, Barolar ve Avukatların tam bağımsızlığı sağlanmalı, liyakat ve ehliyet öncelik taşımalıdır. Hâkim, C. Savcısı ve Avukatların ise, aynı yolun yolcusu ve hizmetkarları olduklarını unutmadan, hukukun tüm evrensel ilkelerini benimseyerek, karşılıklı saygı ve meslek kurallarına tam bir inanmışlık ve adanmışlıkla, beşer olan hiçbir şeyin önünde eğilmeden, korkmadan ve çekinmeden görevlerini ifa etmeleri gerekmektedir. Tüm Hukukçuların hiçbir menfaat, makam, ikbal, siyasi görüş, güç, tarikat, cemaat ve mezhepsel konu, grup ve subjektif hususlara bakmadan ve takılmadan, sadece ve sadece evrensel ve mesleksel adalet, savunma ve yargı ilkelerine inanmaları ve bu uğurda yılmadan, usanmadan ve cesaretle mücadele etmeleri, en temel kural ve ilkemiz olmalıdır. Tüm insanlarımız, kendileri ya da grupları için değil, herkes için evrensel ve ilkesel adalet anlayışını benimsemeli ve istemelidir. Toplumun tüm katmanlarının adalet, savunma, eşitlik ve hukuk ihtiyacını en üst perdeden talep etmesi gerekmektedir. İçeride ve dışarıda, yargıya olan güveni artırmak, tarafsızlık ve bağımsızlığını sağlamak, kalitesini ve hızını artırmak zorundayız.

Kuvvetler ayrılığı prensibinde yasama, yürütme ve yargı 3 eşit erktir. Ancak yargı erki, eşitler arasında birincidir. Yargı erkini oluşturan iddia, savunma ve karar saç ayağında ise, Yargıyı adil, insani, ahlaki, kabul edilebilir ve hukuki yapan ise Savunmadır. Savunmanın olmadığı bir yargı, engizisyondur, yargısız infazdır. Bu nedenle yargı erkinin olmazsa olmazı savunmadır. İşte bu yüzden, dünya hukuk tarihine geçen iddianameler yoktur. Dünya hukuk tarihine geçen savunmalar vardır. Hukukun tarihi, gerçekte savunmanın tarihidir. En ilkel çağlardan günümüze kadar, her düzende çeşitli isim ve şekillerde, iddia ve karar organları mevcuttur. Ancak, sadece ve sadece, uygar, medeni ve çağdaş devlet sistemlerinde ve toplumlarda, savunma ve barolar mevcuttur. Günümüzde devletlerin gelişmişliği, insan hakları ve çağdaşlığın en önemli kriterlerinden birisi, Baroların Gücü, Savunmanın etkinliği, Avukatlık mesleğinin kalite ve niteliği ile savunmanın haklarının genişliğidir.

Güvenilir, saygın, adil ve iyi işleyecek bir yargının en önemli şartlarından birisi de, hukuk eğitimidir. Hukuk eğitimi kaliteli ve nitelikli olmayan bir ülkenin, yargısından da hiçbir şey beklenemez. Bunun için hukuk fakültelerinin sayılarının ve kontenjanlarının bir an önce azaltılması, yeni hukuk fakültesi açılmasının önüne geçilmesi, mevcutların sayısının 10’a kadar düşürülmesi, yüzde 1’lik dilime giremeyenlerin hukuk fakültesine girememesi, hukuk eğitiminin 6 yıla çıkartılması, ezberci sistem ve anfi düzeninden vazgeçilmesi, analitik, tartışan, sorgulayan, özgürlükçü ve evrensel sistem ağırlıklı hukuk eğitimi modeline geçilmesi, avukatlık staj süresinin 3 yıla çıkartılması, hakim ve savcı alımının sadece ve en az, 10 yıl fiili avukatlıktan sonra yapılması, hakim yardımcılığı sisteminin getirilmesi, avukatlık sınavının derhal uygulanmaya konulması, her türlü sınav ve seçmelerde, sadece liyakat ve ehliyete dayanılması gerekmektedir. İdari hakimlikte son yapılan düzenlemeden derhal vazgeçilerek, sadece hukuk fakültesi mezunlarına idari hakimlik imkanı getirilmelidir. 
Herkes unutmamalıdır ki, yargı ve adalet çökerse, devlet ve toplum çöker.

Toplumsal ve bireysel yaşamın, huzurun, düzenin, milli birlik ve beraberliğin, istihdamın, ekonominin, ticaretin velhasıl her şeyin, başı da sonu da, ancak ve ancak adaletle kaimdir. Güçlü bir yargı sistemi, adil bir yargılama, hukukun üstünlüğü, hukuki güvenlik, öngörülebilirlik ve etkili bir savunmanın olmadığı ülkelerde, bilimsel ve teknolojik üretim ve istihdam gelişemez. Böyle ülkelerden sermaye kaçar, yatırım ve istihdam azalır, piyasalar her türlü manipülasyona açık hale gelir, dış ticaret açığı ve ithalat artar, üretim geriler. Tüm bunları sağlamanın yolu, yargı bağımsızlığı, güçlü savunma, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkelerinden geçmektedir.

Düşünce, fikir ve inanç hürriyetleri, bireyin, toplumun ve devletin gelişmesinin en temel faktörlerinden birisidir. Bu nedenle, bu özgürlükler alabildiğince genişletilmeli, eğitim modelimizde değerler eğitimine öncelik verilmelidir. Konuşan, düşünen, araştıran ve sorgulayan birey ve toplumlardan korkulmamalıdır.
Şüpheliye/Suçluya ceza verebilmenin yolu bile hukuktan geçer. Eğer hukuku uygulamazsanız, savunma hakkı vermezseniz, adil yargılanma, masumiyet karinesi ve suç ve cezanın şahsiliği ilkelerini zedelerseniz, suç isnadında bulunulan şüpheliyi-suçluyu dahi cezalandıramazsınız. Öyle bir hukuk düzeni kurmalıyız ki, bırakın kamuoyunu, sanığın kendisi bile adil yargılandığına inanmalıdır. Adil olmak kadar önemli olan bir diğer hususta, adil gözükmektir. Çoğu kez adil gözükmek, adil olmanın bile ötesine geçmektedir. Hukuku ve hukukun ilkelerini savunmak, suçu ve suçluyu savunmak değildir. Tam aksine, at izini it izinden, akı karadan, yaşı kurudan ayırmanın tek yolu, sadece ve sadece hukuk, savunma ve adalettir. Sürekli gündemde tutulan her türlü aflar, ceza kanunları, ceza usul ve infaz sisteminde sürekli yapılan değişiklikler, sistemin güvenilirliğini zedeleyecek, toplumsal barışı ve huzuru bozacaktır. Hukukla ilgili yapılan ve yapılacak her türlü düzenlemeler, popülist, güne göre ve siyaseten değil, hukuk kurumlarının ve organlarının ve sahadaki uygulayıcıların görüşleri alınarak yapılmalıdır. Yargıya alternatif olarak yapılan arabulucu, uzlaştırma ve bilirkişilikteki değişikliklerin, adalete, topluma ve sisteme verdiği büyük zararlar görülmelidir.

Değerli misafirler ve kıymetli meslektaşlarım, Orta Asya’dan başlayan tarihimiz günümüze kadar uzanmaktadır. Bu uzun süreçte sayısız devletler ve imparatorluklar kuran milletimiz, insanlık tarihinin, uygarlığın gelişiminin, dünya hukuk tarihinin ve adaletin vazgeçilmezi olmuştur. Gittiği her yerde adalet, ahlak ve hukuk düzenini egemen kılan milletimiz, bu değerlere bağlı kaldıkça yükselmiş, bu değerler bozulmaya yüz tuttukça gerilemiştir. Töre yani hukuk konuşunca hakan susar, bu gerçeğin bir sonucudur. İslam’dan önceki tarihimizde bize aittir, İslamiyeti kabul ettiğimiz tarihten sonraki tarihimizde bize aittir. Her olguyu, kendi devri ve döneminin şartları içerisinde değerlendirmeliyiz. Bu nedenle Metehan’da, Kültigin’de, Atilla’da bize aittir, Alpaslan’da, Osman Bey’de, Fatih’te ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk te bize aittir. Bir saat adaletle hükmetmek, 70 yıllık ibadetten üstündür inancının insanlarıyız. Adalet mülkün temelidir ilkesini kabul eden bir milletin fertleriyiz. Tarihte adalet, hukuk, ahlak, disiplin ve düzenle anılan bir ecdadın soyuyuz. Uzun tarihimiz sonrasında 1923 yılında kurulan Cumhuriyetimiz, evrensel hukuk ilkelerini kabul etmiş, milli hasletimiz olan adalet, hak ve ahlak bilincine, insanlık tarihinin evrensel hukuk ilkelerini ve kurumlarını da eklemiştir. Evrensel, milli ve dini tüm hukuk, yargı, savunma ve adalet ilke ve değerlerimize ve özellikle vatandaşlık bilincine ve hukukuna sahip çıkmalı, birleştirmeli ve uygulamalıyız. Ancak ve ancak bu şekilde, milli birlik ve beraberliğimizi, ülkemizi, millet ve insan olarak varlığımızı, hukuki güvenlik ve huzurumuzu koruyabilir ve sağlayabiliriz. Devletimize, Cumhuriyetimize, Cumhuriyetin kurucu değerlerine ve Evrensel İlkelere sahip çıkmaktan başka yolumuz ve çaremiz yoktur. Bütün bu duygu ve düşüncelerle, 2018-2019 adli yılının hayırlara vesile olmasını diler, katılımlarınız için sevgi ve saygılarımızı sunarız. 03.09.2018
Kayseri Baro Başkanı
Av. Cavit Dursun